Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, Türkiye ambalaj sektörünün sürdürülebilirlik, ihracat ve dönüşüm gündemini değerlendirerek önemli mesajlar verdi. Ambalaj sanayisinin Türkiye ekonomisindeki stratejik rolüne dikkat çeken Zeki Sarıbekir, sektörün ihracat performansının artış eğiliminde olduğunu söyledi. TÜİK verilerine göre, 2025’in ilk altı ayında 3,5 milyar dolarlık ihracat yapıldığını hatırlatan Zeki Sarıbekir, “Ambalaj sektörü, yılın ilk yarısında 1,4 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artış sağladık. 2024 yılını 6,9 milyar dolarlık ihracatla kapatmıştık. Bu yıl daha da güçlü bir tabloya ilerliyoruz.” ifadelerini kullandı.
AVRUPA’YA YAKINLIK ÇOK BÜYÜK AVANTAJ
Ambalaj ihracatının yüzde 60’ının Avrupa pazarına yapıldığını belirten Zeki Sarıbekir, Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığının büyük bir avantaj oluşturduğunu söyledi. Türkiye’nin Avrupa’ya ulaşımda hız, güven ve kalite avantajının olduğundan bahseden Zeki Sarıbekir, “Ambalaj dediğimiz zaman üreticiler yakın lokasyonlarından almak isterler. Kolay ulaşabileceği, aradığı zaman hemen bir hafta içinde elde edebileceği noktalardan başlarlar. Çin’den bir ürünün Avrupa’ya ulaşması üç ay sürerken biz birkaç günde teslim edebiliyoruz. Kapasitemiz arttıkça, kalitemiz arttıkça özellikle flexible ambalajlarda Avrupa’dan daha fazla pay alabiliyoruz. Bu avantajı sürdürülebilir üretim anlayışıyla desteklediğimiz sürece ihracatımızı artırmaya devam edeceğiz. Bir de artık sadece büyük fuarlar üzerinden değil, biraz daha satış ofisleri ve küçük depolar kurarak müşteriye daha da yakınlaşarak gitmek gerekiyor. Stratejimizi biraz daha bu tarafa çevirmemiz lazım.” dedi.
‘2026 İLE ‘BOĞA PİYASASINA’ GİRERİZ’
Yaşanan zorlu ekonomik sürece rağmen ambalaj ihracatındaki artışın çok önemli olduğunun altını çizen Zeki Sarıbekir, önümüzdeki döneme ilişkin olarak ise daha umutlu olduğunu belirtti. Zeki Sarıbekir, şu ifadeleri kullandı:
“Önümüzdeki seneden itibaren işlerin biraz daha açılacağına inanıyorum. Pandemiden sonra savaşlar dönemi başladı. Hemen kuzeyimizde Rusya ile Ukrayna savaşıyor ve bu savaş mutlaka bitecektir. Belki şu anda değil ama belki 3 ay sonra, 6 ay sonra bittiğini göreceğiz ve bu çok büyük fırsatlar yaratacak, ekonomimizi tekrar hızlanacak. Aynı şekilde aşağıda Irak bitti, Suriye bitti, Gazze’de imzalar atıldı ve Ortadoğu’da bir yeniden yapılanma süreci var. Böyle baktığımız zaman belki şu anda borsacı tabiriyle ‘ayı piyasasındayız’ ama ben önümüzdeki seneden itibaren, 2030’a kadar bir ‘boğa rallisi’ yaşayacağımıza inanıyorum. Ekonomi açılınca bunu ilk biz ambalaj üreticileri hissederiz. Çünkü yeni ürünler olur ve raflar dolmaya başlar. Ukrayna’daki raflar boş, onlar dolacak. Rusya’daki raflar dolacak, güneyimizdeki raflar dolacak. Bunlar için çok ciddi bir ambalaj ihtiyacı olacak. Onun için ben 2030 için koyduğumuz 10 milyar dolar ihracat hedefine çok rahat ulaşıp geçebileceğimize inanıyorum.”
‘YAKIN ÜLKEDE ÜRETİM’ TÜRKİYE İÇİN AVANTAJ OLABİLİR
Son dönemin en önemli gündem maddelerinden biri olan sınırda karbon uygulamasına da değinen Zeki Sarıbekir, “Bu bizim için bir tehlike ama Çin için daha büyük bir tehlike. Baktığımız zaman sürdürülebilirlikte 3 tane scope var. Bunlardan scope 1 ve 2’yi belki elimizden geldiği kadar aşağı indirebiliyoruz ama ham maddeye dayanan kısımda elimizden bir şey gelmiyor. Çin ise ürününü gemiyle bir ayda getiriyor ve yaktığı yakıt ve karbon salımı çok daha yüksek. Hem avantajlar hem de dezavantajlar var ama Türkiye bu uzaklıktan dolayı Nearshoring (yakın ülkede üretim) kavramıyla daha çok avantaj sağlayabilir. Bir de son dönemde en çok zorlandığımız alan olan ham maddede de önemli adımlar atıyoruz, ham madde üreten firmaları zorluyoruz, üretim aşamasında daha temiz enerji kullanımına yönlendiriyoruz.” diye konuştu.
Ambalajda en önemli konulardan birinin de geri dönüşüm olduğuna işaret eden Zeki Sarıbekir, “Önümüzdeki dönemde en önemli gerçek geri dönüşüm. Ambalajın tekrar geri dönüştürülmesi, tekrar değer üretmesi ve döngüsel ekonomiyi tamamlaması. Dolayısıyla tüm ham maddelerden oluşan ambalajların hepsinin bundan sonraki hikayelerini buna göre yazmaları gerekiyor. Bu çevrecilikle alakalı gözükse bile aslında bir ekonomik savaş, bunu unutmayalım. Avrupa’yı Uzakdoğu’dan korumanın kibar tanımıdır, yeşil bir anlatımdır. O yüzden Türkiye kendini burada iyi konumlamalı. Çünkü burada kriz de var, fırsat da. Biz bu dönüşümü fırsata çevirebiliriz. Türkiye, üretim kapasitesi, coğrafi konumu ve mühendislik gücüyle bu yeni dönemin kazanan ülkeleri arasında yer alabilir.” dedi.
Türkiye’nin geri dönüşümde en önemli probleminin atıkları kaynağında ayrıştırılması olduğunu söyleyen Zeki Sarıbekir, “Ambalajı doğru şekilde toplar ve geri dönüşüme verirsek bu malzemeler tekrar ekonomik değere dönüşür. Ancak atık yönetimi zincirinde belediyelerin aktif rol alması gerekiyor. Avrupa’da olduğu gibi kaynağında ayrıştırma kültürünü eğitimle, hatta anaokulundan itibaren yerleştirmeliyiz.” diye konuştu.
‘KENDİ ATIĞIMIZA SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKİR’
Türkiye’nin halen ambalaj atığı ithal eden bir ülke olmasını eleştiren Zeki Sarıbekir, şöyle devam etti:
“Avrupa’nın çöpünü getiriyoruz, çünkü burada granül yapıyoruz. Ama kendi atığımızı kullanamıyoruz. Çünkü ambalaj atıkları ile evsel atıklarla karışıyor, çöpe gidiyor. İşte bunu çözmemiz lazım. Kendi atığımızı temiz biçimde toplarsak, geri dönüştürüp ekonomimize kazandırabiliriz. Çin daha önce tüm dünyadan atık ithal ederken artık tamamen kendi atığını dönüştürebilir hale geldi. Bunu bizim de yapmamız, malzemeyi geri dönüştürülebilecek ve geri dönüşüm tesislerine gidebilecek yolları oluşturup, açık tutup, oraları geliştirmemiz gerekiyor. Ambalaj atığı ithalatı kademeli biçimde yasaklanmalı ve yerli atık geri dönüşüm altyapısı güçlendirilmeli.”
Ambalaj sektöründe yatırımların son dönemde azaldığına dikkat çeken Zeki Sarıbekir, bunun için uzun vadeli kredi kullanım kanallarının açılması gerektiğini söyledi. Avrupalı firmaların makina alımlarında uzun vadeli kredi kullandırdığını ve bunun da önemli bir cazibe yarattığını söyleyen Zeki Sarıbekir, “Bunun bir benzerini Eximbank da yapabilir. Türkiye’den makina alımlarında eğer Eximbank da uzun vadeli kredi verebilse, o zaman Türk ambalaj makinesi sanayinin önü de çok açılacaktır, ithalat azalacaktır.” dedi.
30’UNCU AVRASYA AMBALAJ İSTANBUL FUARI’NA YOĞUN İLGİ
22-25 Ekim tarihleri arasında bu sene 30’uncusu düzenlenecek olan Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı’na da değinen Zeki Sarıbekir, yıllık ziyaretçi sayısı itibariyle dünyanın en büyük fuarı olduklarını ve bu sene de 130 ülkeden 80 bin katılımcı beklediklerini söyledi. Dünyanın en büyük ambalaj fuarı olan Interpack’ın 3 senede bir 200 bin kişiye ev sahipliği yaptığını belirten Zeki Sarıbekir, “Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı ise her yıl ortalama 80 bin kişiyi ağırlıyor. Dolayısıyla dünyadaki en büyük ambalaj fuarı haline geldiğimizi söyleyebiliriz. Dünyanın hemen her ülkesinden katılımcılar ve alım heyetleri geliyor. 1994 yılında yalnızca bir fuar olarak yola çıkan bu buluşma, bugün sektörümüzün küresel vitrini, stratejik buluşma alanı ve vizyon paylaşım platformuna dönüşmüş durumda. Geçtiğimiz 30 yıl içerisinde fuarımız ticari iş birliklerine, yeni yatırım kararlarına ve teknolojik geçiş süreçlerine tanık oldu. Bu organizasyon Türkiye ambalaj endüstrisinin dünyaya açılan kapısı haline geldi.” dedi.